Masal / Fairy Tale – Solo show At YapiKredi BomontiAda and artcrowdistanbul.com
Solo show titled "Masal / Fairy Tale" exhibited physically at YapiKredi BomontiAda gallery in collaboration with CueArtSpace and virtually online in in collaboration with artcrowdistanbul.com / June-August 2021
Read the concept textMurat Germen
‘’Masal’’
Basın Bülteni
17 Mayıs – 6 Haziran / Cue Art Space Mekan: YapıKredi Bomontiada
17 Mayıs – 30 Ağustos / Artcrowdistanbul Online Galeri
Cue Art Space açılışını, Murat Germen’in ‘’Masal’’ isimli sergisi ile Yapı Kredi Bomontiada’da yapıyor.
Artcrowdistanbul Online Galeri ile ortak düzenlenen sergideki edisyonlu 20 eser artcrowdistanbul.com’un dijital platformunda izlenebilecek. Bomontiada’ da izlenecek 10 eser ise sanatçının, el ile müdahale ettiği tek edisyon eserlerden oluşuyor. Serideki bazı eserler, alışageldik fiziksel edisyonların yanı sıra NFT olarak da edinilebilecek. Bu özel edisyonlar, Murat Germen’in NFT formatında Blokzincir’de yer alan ilk işleri olma özelliğini de taşıyor olacaklar.
Murat Germen, lise zamanlarından bu yana, 40 senedir sayısal süreçlerle içli dışlı bir sanatçı. Analog yaratı tekniklerinin sayısal mukabillerine dönüşmeye başladığı yıllarda M.I.T’de yüksek lisans öğrencisi olarak bulunmuş sanatçı, bu dönüşümün temellerinin atıldığı bir kurumda sürece şahsen tanık oldu ve içselleştirebilme şansı buldu. Sonraki yıllarda fotoğrafın da sayısallaşmasında gelişmeleri çok yakından izleyen Germen, yazılımların yapabildikleri ve yapamadıklarının yaratı sürecine nasıl tesir edebileceğine dair deneyler yaptı. Diğer yandan, Sabancı Üniversitesi’ndeki tam zamanlı akademisyenlik görevi dolayısı ile basılı yayınlar ve konferanslar için çeşitli bilimsel makaleler üzerine çalıştı.
Bunlardan “Inadvertent – Ars Accidentalis” ve “Aesthetics of serendipity: Muta-morphosis” başlıklı iki tanesi, sayısal ortamda sanatsal üretimin çeşitli aşamalarında şans, kaza, kısmet gibi kavramların ne zaman, ne şekilde ve ne münasebetle devreye girip çıkabildiği üzerine teorik çalışmalar olarak öne çıktı. Teorik çalışmalarını mümkün olduğunca kendi pratiklerine odaklanarak sürdüren akademisyen, bu sayede teori ve pratik arasında sağlıklı bir ilişki kurulmasını amaçladı. Bu akış esnasında, Latince rastlantısal sanat anlamına gelen “Ars Accidentalis,” sanatçının 2008 yılında Türkiye sanat ortamına girişinin ilk serisi olarak ortaya çıktı. Bu seriyi takiben, sanatçının aşırı kentleşme üzerine yaptığı çalışmalar arasında en çok akılda kalanlardan olan “Muta-morphosis” serisi 2009 yılında yola çıktı. Bu seri, Photoshop’un içindeki “content-aware scaling” (içeriğe duyarlı ölçeklendirme) komutunun beklenmedik şekilde kötü sonuç vererek kazara keşfedilmesiyle ortaya çıktı ve algoritmanın sınırları zorlanarak kusurlu, kırık dökük görselliklerin kentsel yoğunlaşmadan mütevellit kırılmaları tasvir etmesi amaçlandı.
Germen, Cue Art Space işbirliği ile Bomontiada’da ve artcrowdistanbul.com online galeride eş zamanlı sanal/fiziksel olarak açacağı “Masal” adlı kişisel sergisinde, yine bir rastlantısal sayısal dönüşüm sürecinden faydalanıyor. 2019 yılında üretilen eserlerde, fotogrametrik üçboyutlu modelleme yöntemi kullanıldı. Bu yöntem genelde fotogerçekçi uzam belgelemesi ve sanal turlar için tercih ediliyorken; sanatçı, fotoğrafın üçboyutlu modele dönüşmesi sürecindeki sadakati iyice azaltmak için parametrik tercihleri bilinçli olarak en “kaba” seviyelere çekti. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan umulmadık soyut görsellikler ve gerçekçi somutluktan kopuş, bizlere ana akım medya üzerinden nesnel diye aktarılan içeriklerin temelde eksik, öznel, taraflı aktarımlar olduğunu; bizlere hakikat yerine zamane masallarının anlatıldığını ima ediyor.
Cue Art Space
Aslı Biçer
Artcrowdistanbul
Şanel Şan Sevinç
Kavram metni
Masal / Tale
Masallarda, yaşamakta olduğumuz hayat bağlamında ders alınacak içeriklere sıklıkla rastlıyoruz. Gerçek bir hikayeden yola çıkmıyor masal, ama gerçek dünyaya göndermeler yaparak “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla”daki gibi dolaylı anlatılar içeriyor. Masallarda direkt olarak hiçbir birey, topluluk, halk hedef gösterilmiyor; bildiğimiz kimseye suçlu veya kahraman muamelesi yapılmıyor ama aslında hepimizin suçlu ya da kahraman olma potansiyeli olduğu ima ediliyor, anlatılıyor.
Anlatılar bazen anlık bakışlarda yakaladığımız kadar masum ve mahcup değiller. Çünkü anlatı bir öznel temsil, tasvir ve dolayısıyla kısmen ya da tamamen kurgu; kurgular ise, adı üzerinde, doğal ve nesnel olmak iddiasıyla yola çıkmıyorlar.
Aynı şeyi defaatle anlatırsan, anlatmak zorunda bırakılırsan her seferinde farklı anlatırsın. Bazı şeyleri çıkarırken diğer bazı yeni şeyler katarsın, olay kendi başına oynadığın bir “kulaktan kulağa” oyununa dönüşür. Polisler zanlılara çapraz sorgulama yaparken tekrar tekrar anlattırırlar, ki bir tutarsızlık yakalayabilsinler ve zanlının suçlu olup olmadığını çözebilsinler. Zanlının suçluya dönüşebilmesi için başvurulan şahadet süreci de benzer konumda. Şahitler gördüklerini birkaç kere anlattıklarında bazı tutarsızlıklar sergileyebiliyorlar.
Diğer yandan, hararetle paylaşmak istediğin bir deneyimi bireysel teşebbüsle anlatırsan allandırır, ballandırır ve süslersin, abartırsın. İnsanlar senin anlatımından sonra akıllarında kalan bir filmde olduğu gibi hissetsinler istersin. İyi anlatmak marifet sayılıyor, “ağzından bal damlıyor” deniyor bazı anlatıcılara. Bu tür anlatıcılar bir güven duygusu oluşturuyor dinleyicilerinde, ne dese inanacak hale gelebiliyorlar.
Bununla beraber, anlatı senden talep edilirse iş değişebilir. Gayriresmî de olsa sorgulanıyormuş gibi hissedebilirsin. Kendi isteğinle anlattığındaki kadar şevkli olmadığın için anlatıdaki süslemeler yerini eksiklikleri kapatan örtülere dönüşebilir. “Gerektiğinde” yani kendi içinde ihtiyaç duyduğun öz-meşrulaştırmayı devreye soktuğunda yalan bile söyleyebilir hale gelirsin.
Zamanımızın petrolü yani en değerli sömürü kaynağı olan kişisel/kitlesel verilerin görselleştirmesinde de güya nesnel ama aslen öznel anlatı söz konusu. Kafa karıştıracak kadar büyük, kapsamlı olan verilerin herkes tarafından kolayca anlaşılabilmesi için çeşitli basitleştirmeler yapılıyor. Bu süreçte birçok veri dışarıda bırakılıyor, özellikle de marjinal olanlar. Her türlü çeşidi kapsamayan ve çoğulcu olmayan bu görsel anlatı ise güdükleşiyor.
Ciddiye aldığımız ama aslında hiç güvenmememiz gereken haberler veya muktedirler, muzafferler tarafından yazılan bir roman kıvamındaki tarih de çeşitli filtrelerden geçiyorlar. Olayın içyüzünü anlayabilmemiz için gerekli birçok detay bize verilmiyor. Bu yüzden gerçekte ne olup bittiğini anlayamıyoruz; duyduklarımızın, okuduklarımızın, aktarılanların çoğu masal…
Murat Germen, 03.2021
———————————————————-
“Fairy Tale”
Press Release
17 May – 6 June Cue Art Space Space: YapıKredi Bomontiada
17 May – 30 August Artcrowdistanbul Online Gallery
Cue Art Space is holding its opening with Murat Germen’s exhibition titled “Fairy Tale” at Yapı Kredi Bomontiada.
The works in this exhibition, organized in collaboration with Artcrowdistanbul Online Gallery, are in editions of 20 and will be on show on the digital platform of artcrowdistanbul.com
The ten works on show at Bomontiada are single-edition works featuring manual interventions by the artist.
Some works in the series will be available as NFTs in addition to conventional physical editions. These special editions are also unique in that they are the first works of Murat Germen to be presented in NFT format, stored on a blockchain.
Murat Germen is an artist who has been closely involved in digital processes since his high-school years, for around 40 years. The artist was a graduate student at MIT around the time when analogue creative techniques began to evolve into their digital counterparts, and personally witnessed and had the chance to internalize the process at an institution where the foundations of this transformation were laid. In later years, Germen very closely followed developments in the digitization of photography as well, and carried out experiments regarding the impact upon the creative process of what software could and could not do. On the other hand, he also worked on various scientific articles for printed publications and conferences as part of his full-time academic position at Sabancý University.
Two of these works, titled “Inadvertent – Ars Accidentalis” and “Aesthetics of Serendipity: Muta-morphosis” stood out as theoretical works on when, how and in what context concepts such as chance, accident and fate can become part of the process at various stages of artistic production in a digital environment. The artist chooses to carry out his theoretical work with a specific focus on his own practices, aiming to establish a healthy relationship between theory and practice. As part of this flow of production, “Ars Accidentalis”, meaning accidental art in Latin, emerged as the first series of the artist’s entry in 2008 to art circles in Turkey. Following this series, the series “Muta-morphosis”, one of the most enduring works of the artists on extreme urbanization, began its journey in 2009. This series was created when it was coincidentally discovered that the “content-aware scaling” tool in Photoshop returned unexpectedly poor results, and the boundaries of the algorithm were forced so that faulty, decayed imageries could depict fractures caused by urban intensification.
In his solo exhibition titled “Fairy Tale” which, in collaboration with Cue Art Space, will simultaneously open both virtually and physically at Bomontiada and the artcrowdistanbul.com online gallery, Germen again manipulates a random digital transformation process. Photogrammetric three-dimensional modelling was used in works produced in 2019. This method is generally preferred for the photorealist documentation of space and for virtual tours; however, the artist consciously altered parametric preferences to the “roughest” levels in order to reduce adherence to the image in the process of transforming the photograph into a three-dimensional model. The unexpectedly abstract imagery that emerged as a result of this, and the break from realist concreteness imply to us that the supposedly objective content provided to us via mainstream media is fundamentally deficient, subjective and partial and that we are being told, instead of the truth, contemporary fairy tales.
Cue Art Space
Aslı Biçer
asli@cueartspace.com
Artcrowdistanbul
Şanel Şan Sevinç
sanel@artcrowdistanbul.com
——————————————————-
Concept text
Fairy Tale
In tales we often come across subject matter from which we draw lessons for life. Tales do not depart from a real story, but they refer to the real world and indirectly teach us certain lessons, as the saying in Turkish goes, “My daughter, I’m telling you; my bride, you understand”. Tales never target a specific individual, a group or people; and in tales, no one we know is treated either as a criminal or a hero, but tales do imply that we all have the potential to commit a crime or become a hero.
Narratives are sometimes not as shy and innocent as our momentary impressions may suggest. Narrative is a subjective representation or depiction and therefore it is partially or entirely fiction; and after all, as the term suggests, fiction does not set out with a claim of being natural or subjective.
If you tell, or if you are forced to tell the same story many times over, you tell it differently every time. You leave out certain things, you add others, and the whole story turns into a self-played game of Chinese Whispers. During a cross-examination, interrogators will demand that the suspect tell the story over and over again in order to catch an inconsistency, and determine whether the suspect is guilty or not. Witness testimonies used to turn a suspect into a criminal is subject to the same pitfall: When witnesses describe an event a few times over, they may exhibit certain inconsistencies.
On the other hand, if, by your own will, you talk about an experience which you passionately want to share, you wax lyrical, you embellish and you exaggerate. You wish that your story makes people feel like they have come out of a film that has left a lasting mark. Telling a good story is considered a skill, a Turkish aphorism praises good narrators by saying “honey drips from your mouth”. Such narrators create a sense of trust in their listeners, and listeners come to believe almost anything they say.
In contrast, if you are asked to narrate, then things may feel different. Perhaps not officially, but you may feel like you are being interrogated. You won’t be as enthusiastic as you are when you tell a story of your own accord, and the embellishments you apply to your narrative might turn into covers patching up gaps in your narrative. You might find that you can even lie when “necessary”, in other words, when you switch on your process of self-legitimation.
Thus, in the visualization of personal/mass data, which could be described as the oil of our time or the most valuable source of exploitation; a seemingly objective yet subjective narrative is in play. Various simplifications are carried out so that confusing big data can easily be understood by all. In this process, a multiplicity of data is excluded, especially marginal types. And a visual narrative which does not involve full diversity and pluralism, remains incomplete.
News reports, which we take seriously but should never trust; or history written in the tone of a novel by the victorious and those in power, are also passed through various filters. Many details necessary for us to get an insight are not provided to us. Therefore, we fail to understand what really happens; and most of what we hear, read or what is transmitted to us is merely a tale…
Murat Germen, 03.2021